Kayıtlar

2017 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Atatürk’ün Trabzon’daki Köşkü

Atatürk’ün Trabzon’daki Köşkü İncelemeye konu edinilen ilk ev “Atatürk Köşk”ü olarak bilinen ve Trabzon Vilayeti İdare-i Hususiyesi tarafından Mustafa Kemal Paşa’ya hediye edilen köşktür. Cephe ve mekân kurgusu Avrupa mimarisi özelliklerini taşıyan bu köşk 1890 yılında Konstantin Kabayanidis tarafından yaptırılmıştı. Köşk, yığma yapım tekniği ile taş, tuğla ve ahşap yapı malzemeleri kullanılarak inşa edilmişti. 128 Trabzon Vilayeti İdare-i Hususiyesinin malı olan bu köşk, Vilayet Daimi Encümeninin 18 Mayıs 1931 tarih ve 361 numaralı kararı gere- ğince Gazi Mustafa Kemal Paşa’ya mülk olarak verilmiştir. Buna ilişkin resmi işlemler 16 Haziran 1931 tarihinde yapılmış ve Gazi Mustafa Kemal Paşa adına tapuya kaydedilmiştir. 129 Atatürk, 10 Haziran 1937 tarihinde başladığı Trabzon seyahati süresince bu köşkte kalmış, köşkte yaşanılan gelişmeler de yukarıda açıklanmıştı. Atatürk bu köşkte bulunduğu sırada, çiftliklerini Hazineye bağışladığını İsmet İnönü’ye gönderdiği yazıyla

Atatürk’ün Samsun’daki Evi

Atatürk’ün Samsun’daki Evi İncelemeye konu edinilen ikinci ev Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun’a çıktığında kaldığı evdir. Mustafa Kemal Paşa 19 Mayıs 1919’da 9’uncu Ordu Müfettişi olarak Samsun’a çıktığında Mıntıka Palas’ta misafir kalmıştı. İki katlı bu taş bina 1902 yılında otel olarak inşa edilmişti. O günlerde kapalı olan otel, Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun’a geleceği duyulunca, Mutasarrıf tarafından açtırılmış, askeri hastaneden getirilen eşyalar otele yerleştirilmişti. Mustafa Kemal Paşa bir hafta süreyle bu binada kalmıştı. 132   Milli Mücadeleyi başlatmak üzere Anadolu’ya çıktığında kaldığı ilk yer olması bakımından, bu evin Mustafa Kemal Paşa’nın hayatında önemli bir yer tuttuğunu söylemek mümkündür. Mıntıka Palas’ın Mustafa Kemal Paşa’ya hediye ediliş şekli ve tarihiyle ilgili olarak iki farklı bilgi bulunmaktadır. Mehmet Önder’in “Atatürk Evleri Atatürk Müzeleri” isimli kitabında, Mustafa Kemal Paşa’nın 20 Eylül 1924’deki Samsun’a ikinci gelişinde, Mıntıka Palas

Atatürk’ün Erzurum’daki Evi

Atatürk’ün Erzurum’daki Evi İncelemeye konu edinilen son ev, Mustafa Kemal Paşa’nın Milli Mücadele sırasında Erzurum’da iken bir dönem kaldığı evdir. 1890 yılında eski Erzurum evleri tipinde bir konak olarak yapılan bu ev, 139 Erzurum’a özgü taş yapıdaydı ve zengin bir Ermeni’ye aitti. 1915 tehciri ile terk edilmiş mallardan sayılan ev, Maliye tarafından Almanya’nın Erzurum Konsolosluğuna kiraya verilmişti. Ev, Erzurum’un işgali sonrasında Ruslar tarafından Ermeni çete başlarına tahsis edilmişti. 140 12 Mart 1918’deki Erzurum’un kurtuluşu sonrasında ise Erzurum valisine ikametgâh olarak verilmişti. 141   3 Temmuz 1919 tarihinde Erzurum’a gelen Mustafa Kemal Paşa, 9 Temmuz 1919’da askerlikten istifa ettikten sonra, 29 Ağustos 1919’da Sivas’a gidinceye kadar toplam 52 gün, Rauf Bey (Orbay) ve arkadaşlarıyla birlikte bu evde kalmıştı. 142 Askerlikten istifası sonrasında ve Erzurum Kongresi süresince Mustafa Kemal Paşa’nın kaldığı bu evin, onun hayatında önemli bir yer tu

MUSTAFA KEMAL PAŞA'NIN GİRİŞİMİ İLE TÜRKİYE İŞ BANKASININ VE ÇİFTLİKLERİN KURULMASI

Uzun yıllar Mustafa Kemal Paşa’nın yanında görev yapan ve son olarak Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği görevini yürüten Hasan Rıza Bey (Soyak), açtığı çetin mücadeleye yardım maksadıyla Hindistan’dan Mustafa Kemal Paşa’nın şahsına gönderilen ve daha sonra Türkiye İş Bankasının ve çiftliklerin kurulmasında kullanılan para yardımı hakkında açıklamalarda bulunmuştur. Buna göre, 500.000-600.000 lira civarındaki paranın 500.000 lirası Büyük Taarruz öncesinde, Maliyenin karşılayamadığı bazı hususi masraflar için Batı Cephesi Komutanlığı emrine verilmişti. Zaferden sonra bu paranın 380.000 lira civarındaki miktarı, İcra Vekilleri Heyetinin kararıyla Mustafa Kemal Paşa’ya iade edilmiştir. 1 Hasan Rıza Bey, Hindistan’dan paranın tamamının Mustafa Kemal Paşa’ya gönderildiğini söylemektedir. Cumhurbaşkanlığı Arşivine dayanılarak yapılan ve aşağıda ele alınan çalışmada ise, paranın bir kısmının Mustafa Kemal Paşa’ya gönderildiği bilgisi verilmektedir.  30 Ocak 1920 tarihli bilgiye

İSMET İNÖNÜ, ALMAN TELEVİZYONU’NUN ATATÜRK’E VE TÜRK DEVRİMİ’NE İLİŞKİN SORULARINI CEVAPLIYOR

(BASINIMIZDA BİLİNMEYEN BİR SÖYLEŞİ) Prof. Dr. Utkan KOCATÜRK Değerli bilim adamları, değerli konuklar! Sunacağım bildiri “İsmet İnönü, Alman Televizyonu’nun Atatürk’e ve Türk Devrimi’ne ilişkin Soruları Cevaplıyor (Basınımızda Bilinmeyen Bir Söyleşi)” başlığını taşıyor. İstiklâl Savaşı’nın Batı Cephesi Komutanı, Lozan Baş delegesi, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk Başbakanı ve Atatürk’ten sonra ikinci Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndeki konuşmaları, gerekse Meclis dışındaki söylev, demeç, maka le ve söyleşileri son yıllarda dizi yayınlar halinde kitaplaşmış bulunmaktadır. Ben bu bildiride, söz konusu yayınlarda bulunmayan İsmet İnönü’ye ait uzun ve önemli bir söyleşiden sizlere bazı bölümler aktaracağım. Bu söyleşi, 1963 yılı Eylül’ünde Alman televizyonu’nda yayınlanmıştır. Televizyon sunucusunun Almanca olarak sorduğu soruları İsmet İnönü, Türkçe cevaplamış, bu cevaplar o sırada Almanya’da bulanan Prof. Dr. Ahmet Mumcu tarafından Almanca’ya çevrilmişt

CUMHURBAŞKANI SAYIN AHMET NECDET SEZER’İN AÇIŞ KONUŞMASI

Sayın Konuklar, Değerli Katılımcılar, Doğumunun 125. Yılında Mustafa Kemal Atatürk Uluslararası Sempozyumu’nda sizlerle birlikte olmaktan duyduğum mutluluğu öncelikle belirtmek istiyorum. Atatürk’ün ve düşünce sisteminin tüm yönleriyle değerlendirileceği bu anlamlı etkinliğin düzenlenmesinde katkısı olanları ve Sempozyum’a bildirileriyle katılanları kutluyorum. Sempozyum nedeniyle ülkemizde bulunan konuklarımıza hoşgeldiniz diyorum. Mustafa Kemal Atatürk Uluslararası Sempozyumu, Yüce Önder’in doğumunun 125. yılı etkinliklerinin önemli bir bölümünü oluşturmaktadır. Kutlama etkinlikleri belirli bir program çerçevesinde, tüm kurum ve kuruluşlarımızın katkısı ve yurttaşlarımızın katılımı ile coşku içinde, büyük bir özenle sürdürülecektir. Türk Ulusu, her geçen gün değerini daha çok anladığı Yüce Atası’nın doğumunun 125. yılını O’nun büyüklüğüne yaraşır etkinliklerle kutlamakta, Ölümsüz Önderi’ne gönülden bağlılığını hiç eksilmeyen bir sevgi ve saygıyla, büyük bir içtenlikle göst

Okuma Merakı; Okurken Yeniden Yaratılış

Kitap yaratılır; yaratılan kitap, yaratılmadan önce yazarını yeniden yaratır. O nedenle zaten her kitap bir dünyadır ve her kitapta o kitabı yazan yeni bir dünyayı yaşar. Yazar, yapıtını yazmadan önce sürekli okur, araştırır; beyin ve duygu gücünü en son aşamasına kadar zorlar ve en sonunda bilgi, deneyim ve akıl gücünün olgunlaşmış meyvelerini yapıtındaki satırlara döker. Mustafa Kemal Atatürk de sürekli okuyan bir insandı 3 . Daha erken yaşlardan bu yana okumaya ve araştırmaya son derece meraklıydı. Okuduğunu yaşıtlarıyla tartışmaktan son derece hoşlanırdı. İlgi alanları sürekli gelişti, genişledi ve değişti. Tarih ona deneyimlerini aktarıyor, geçmişle günü arasında neden-sonuç ilişkisini gözlerinin önüne koyuyor, geleceğe ilişkin kestirimlerde bulunmasına olanak sağlıyordu. Edebiyat ve felsefe sorgulatıyor ve duygu dünyasını, dünyaya bakışını genişletiyordu. İktisat, siyaset bilimi ve sosyoloji yaşadığı dünyayı anlamasını sağlıyordu. O yalnızca öğrenmiyor, bu kitapların ortaya koy

Mustafa Kemal Atatürk’ün Gazeteciliği ve Yazarlığı

Öyleyse, özgür olmanın, bu güce ulaşabilmenin bir takım gerekleri vardır. Tarihte pek çok lider, ulusuna özgürlük ve bağımsızlık getirmek için çırpınıp durmuştur. Kimisi bunda başarılı olmuş, kimisi bu uğurda canını vermiştir. Mustafa Kemal Atatürk de, yirminci yüzyılın başında, geri kalmış bir toplumun bireyi olarak, ulusuna önderlik ederek, onu bağımsızlık ve özgürlüğe taşımayı başarmış büyük bir kimlik ve kişiliktir. O, yalnız Türkiye Cumhuriyeti’ni kurup, tebaadan ulus yaratarak ve o ulusa çağdaş değerleri kişiliğine bir özgüven duygusu olarak kazandırarak dünyanın en büyük devrimcisi olma sıfatlarıyla yetinmedi. O aynı zamanda sürekli yazılar ve kitaplar yazan bir yazardı… “Benim en büyük eserim cumhuriyettir” derken, kuşkusuz haklıydı; ancak o cumhuriyette, yeni kuşakların zihin eğitimini tamamlamak için sürekli araştırdı ve sorguladı. Ulaştığı sonuçları kısacık yaşamı içinde kaleme dökmeyi başardı. Gazetecilik yaparak, komu oyu oluşturmaya ve halkı uyandırmaya çalıştı; kitap

ATATÜRK'ÜN YÜKSEK KUMANDANLIK KUDRETİ VE MEZİYETLERİ

Atatürk'ün; tarihinin ender olarak tanıdığı ünlü kumandanlar derecesinde bir kumandan olduğundan, bütün vatandaşlarımın benimle hem fikir olduğunda şüphe yoktur. Askerî okullarından itibaren, onun pek yakın bir arkadaşı olmak sıfatıyla ben Atatürk'ün gençliğinden bu güne, bu ünü nasıl kazandığını burada anlatmağa çalışacağım. Ben 1898 Haziran’ında Moda'daki Sen Jozef Fransız Lisesini bitirdikten sonra, imtihanla Harbiyeye girmiştim. Kaydımın yapıldığı gün Perşembe idi. Ertesi Cuma günü o zamanın tatil günü olduğundan, izinli çıkacaktım. Perşembe günü akşam yoklamasında, dahiliye zabiti beni aldı mektebin birinci sınıf, birinci bölük, birinci takımı, birinci mangasına kayd ile götürdü bir çavuşa teslim etti. Bu çavuş Mustafa Kemal'di. İşte O'nunla ilk karşılaşıp tanışışımız böyle oldu. O anda onda gözüme çarpan hususiyet üniformasının temizliği, itinalı giyinişi, hâl ve tavrında sezilen karşısındakine saygı telkin etmek isteyen, askerlere mahsus o tarif edilemez

KASİDEİ İSTİBDAT YAHUT KIRMIZI İZLER

Bir köhne kadit parçası, bir çehrei menhus, Zulmetler içinde mütereddit, mütelâşi, Daim mütefekkir görünen, kendine mahsus Efkârı sakimane ile âleme karşı Ateş saçarak etmede her gün bizi tehdit, Âmali harisanesini eyledi tezyit... Gördükçe bu mazlumlarını, sinesi mağrur, Tırnaklarını aileler kalbine saplar; Mağdurlarının her biri bir kûşede ağlar, Katlandı vatan görmeğe evlâdını makhur... Birçoklarımız mahpes-ü menfada süründük. Ey gazii mecruhu vega dideye döndük. Ey kanlı eliyle vatan âmaline hail, Ey enmilei sürbu cinayata delâil Teşkil eden ey köhne kadit, katili efkâr, Ey katili şübbanı vatan, katili ahrar, Ey varlığı bir millet için bâdii zillet. Ey çehresi ifrite veren dehşeti vahşet, Zindanları, menfaları, mahpesleri doldur, Ziniciri esaretle bütün hisleri dondur. Tesmimi nefes, nefyi ebet, sonra denizler.. Her girdiğin evlerde durur kırmızı izler... Kâbusi hiyanetle vatan can çekişirken Âtimizi dendanı harisin kemirirken Bir gün Rumeli dağları envara

HAYAT SERENADI

Atatürk'ün Salih Bozok'a yazdığı mektuptan : "Bir Fransız şairi hayatı şöyle tarif ediyor : Hayat kısadır, Biraz hayal, Biraz aşk Ve sonra Allahaısmarladık. Diğeri de : Hayat boştur. Biraz kin, 

BEŞİKE HÂDİSESİ İÇİN

Çıkıyor gönüllere istimdadı Sâmiamda vatanın feryâdı Çıkıyor gönüllere istimdadı Yaralı bir ananın evlâdı Etmesin mi anaya imdadı? Rumeli can veriyor yok mu ilaç. Edelim sıhhatini istimzaç; Etmeyelim kimseyi izaç? Zırhlılar her yeri tehidt ediyor, Makedonya bunu tes'it ediyor. İnkırazı bize teyit ediyor. Yemenin purişi malumu cihan Ne için eyledi millet isyân? Zulme ister mi bu yoldan burhan Turuşkalar bile aldı meydan Hani kânun-u adaâlet nerede? Mülk-ü millette himâye saadet nerede? Haricen mülk-ü himaye nerede? Bizde evvelki şecaat nerede? Gelse Ertuğrul şöhret-i pervas Eder elbette tahayyür ibraz Vatanın feyzine kâdir olamaz Yeniden fethine verseydi cevâz... Yıldırım görse şu ahvâlimizi Ateş kahrı yakar hâlimizi, Af eder mi bizim efâlimizi, Mahveder cumle-i emsâlimizi, Ey büyük Fâtih'i İstanbul'un... Bu revş olmadı mı makbulün Sây ile toplanılan mahsulün Berhava oldu fakat meçhulün... Yazık oldu Vatana âh yazık... Her ağızdan çıkı

HAKİKAT NEREDE?

Gafil, hangi üç asır, hangi on asır Tuna ezelden Türk diyarıdır. Bilinen tarihler söylememiş bunu Kalkıyor örtüler, örtülen doğacak, Dinleyin sesini doğan tarihin, Aydınlıkta karaltı, karatıda şafak Yalan tarihi gömüp, doğru tarihe gidin. Asya'nın ortasında Oğuz oğulları, Avrupa'nın Alplerinde Oğuz torunları Doğudan çıkan biz Nerde olsa, ne olsa kendimizi biliriz Türk sadece bir milletin adı değil, Türk bütün adamların birliğidir. Ey birbirine diş bileyen yığınlar, Ey yığın yığın insan gafletleri Yırtılsın gözlerdeki gafletten perde, Hakikat nerede? MUSTAFA KEMAL 

BİR ASKERİN MEZARINA

Şurada, kabrin üzerinde konulmuş bir, Beyaz taş var, onun altında bayraklar Temevvüç ederken, kelleler uçuşurken... Celâdeti tâbân olurken aldığı cerîhai mevt İle bu âlemi hîçîye vedâ etmiş bir Asker yatıyor... Onun hâbı istirahate çekildiği şu Makberin üzerine rüfekası eşki teessür döktüler. Kadınlar dümü rizi mâtem oldular. İhtiyarlar Nâle eylediler, çocuklar ağladılar. Şu söğüt ağacının nim setreylediği senin Mezarın üzerine bir zırh başlık ile kılıç hak, Olunmuştur. İşte orası o kahramanı muhteremin Câyi istirahatidir. Ne mutlu ki, hâki pâye vatan Ona nâilini intizar olmuş!... MUSTAFA KEMAL · Harbiye talebesi iken yazmıştır. 

1914 TARİHLİ ÇOK DİKKATE DEĞER BİR MEKTUBU

Bir arkadaşına yazdığı aşağıdaki mektup 1918 yılında Minber gazetesinin 18. sayısında "Nühüfte Bir Sima" başlığı altında çıkan bir makale içinde yayımlanmıştır. "Sofya dan İstanbul'a gidip "..." gören ve benim arkadaşımdan bir zata "..." nın odası kapısında bir münasebetle adımın geçmesi üzerine "..." aynen: -Onun yüzünü şeytan görsün. Diyor. İstanbul'a gidip bu gibi insanların yüzlerini görmek bana eza verecektir. Bundan başka birtakım insanlar vardır ki benimle gayet samimi arkadaş gibi göründükleri halde, bilmem geçmişin bazı suni tefehhümlerinden mi, yoksa bazı meslek ve meşrep anlaşmazlıklarından mı nedir, hakkımdaki fikirleri daima menfidir. Mesela ""..." ın beni biraz methetmesi üzerine, bu methedişin ne suretle aleyhime tefsir edildiğini sen pekala bilirsin. Ve ben zannediyorum ki bazı kimseler bugün ve gelecekte herhangi anlaşmazlık zemini kalmamak ve bu suretle vatan ve millete hizmet (!) eğlenmiş olmak

ERNEST JACKH'A

Çanakkale 2 Eylül 1915 Gelibolu yarımadasında yaralanan ve sakatlanan Osmanlı askerleri için topladığınız ianeye benim ve Mareşal Liman Von Sanders'in teşekkürlerini sunarım. Yolladığınız bir milyon marka "Jackh Fundu" ismini verdik. Kaderin savurduğu her haşin darbeye bizimle katlanmakla kalmayıp bundan doğan ıstırapları da hafifletmek için akla gelen her yardımı esirgemeyen siz sadık dosta Fevzi Bey de (Çakmak) selamlarını ve teşekkürlerini yollar. M. Kemal 

CURTİS LAFRANCE'YE MEKTUBU

On yaşındaki Amerikan çocuğu Curtis Lafrance'a 27 Ekim 1923 tarihinde yazmış olduğu mektup Mr. Curtis Lafrance'a Mektubunuzu aldım. Türk vatanı hakkındaki alaka ve temenniyatınıza teşekkür ederim. Arzunuz veçhile bir adet fotoğrafımı leffen gönderiyorum. Amerikanın zeki ve çalışkan çocuklarına yegane tavsiyem: Türkler hakkında her işittiklerine hakikat nazariyle bakmayıp kanaatlerini mutlaka ilmi ve esaslı tahkikata istinat ettirmeye bilhassa atf-ı ehemmiyet eylemelidir. Hayatta nail-i muvaffakiyet ve saadet olmanızı temenni ederim. Türkiye Reisicumhuru Gazi Mustafa Kemal 

FRANSIZ MAREŞALİ LYATEY'E MEKTUBU

Ankara 13. Aralık 1921 "Sayın Mareşal, Madam Berthe Georges-Gaulis, ricam üzerine birkaç satır yazının size ulaştırılmasını kabul etmekle şimdiye kadar gösterdiği sayısız dostluk delillerine yeni bir tanesini ilave etmek nezaketinde bulundu. İstiklalimiz için giriştiğimiz savaşta bize karşı göstermek lütfunda bulunduğunuz sempatiden dolayı en derin minnet hislerimi ifade etmek için işte bu fırsattan faydalanıyorum. Fransa, kendisinden umduklarımızda bizi hayal kırıklığına uğratmadı ve en yetkili şereflerinin muhabbet sözleriyle yaşadığımız o müşkül anlarda bizi teselli etmeyi, maneviyatımızı yükseltmeyi bildi. Fransa'nın yüksek menfaatlerini ve Akdeniz de işgal ettiği hususi mevkii idrak etmek basiretini gösteren Fransa'nın yakın Şark'ta ananelere dayanan politikasını devam ettirmeye taraftar olan kimseller arasında Ekselansınız birinci planda yer almış ve hiç şüphe yok ki yüksek müdahaleniz, terazinin bizden yana meyletmesine amil olmuştur. Her iki tarafın k

PİERRE LOTİ'YE MEKTUBU

3 Kasım 1921 "Türkiye Büyük Millet Meclisi, Paris Mümessilinin hareketinden istifade ederek Türklerin büyük ve asil dostuna karşı perverde ettiği hissiyat, minnet ve şükranı tekrar beyan etmeyi kendine bir borç bilmiştir. Tarihin en karanlık günlerinde sihrengiz kalemiyle daima Türk Milletinin hakkını teyit ve müdafaa etmiş olan büyük üstad için Türk Milletinin beslediği derin ve sarsılmaz muhabbet hislerini, İstikbal Mücadelesinde şehit düşen erkeklerimizin yetim bıraktığı kızlarımız tarafından gözyaşları arasında dokunan bu halı şehadet edecektir. Naçiz kıymeti, delalet ettiği manadan ibaret olan bu hediyemizi haksever ve civanmert büyük Fransız'a beslediğimiz şükran hissine delalet olarak telakki ve kabul buyurmanızı rica ederiz." Türkiye Büyük Millet Meclisi Reisi Başkumandan Gazi Mustafa Kemal

MÜŞİR VON FALKENHEIN'A MEKTUBU

Yıldırım Orduları Grubu Kumandanlığına 2.10.1917 tarihli tahriratın arıza-i cevabıdır: Sina Cephesinde her türlü selahiyet mahfuz bir ordu kumandanı olarak istihdam edilmekte tereddütü gösterir bir şeyi kimseye söyleyemediğimi arz ederim. Hatırladığıma göre Miralay Von Dommez lütfen ziyaret için teşrif ettiği vakit benden "bizi terk etmek istediğinize pek müteessirim" demişlerdi. "Böyle bir şey düşünmedim" cevabında bulunmuştum. Söz arasında Grup'tan gelen emirle 7. ordunun lağvedilmiş olduğunu söyledim. Görüşme esnasında ordunun hakikaten şimdilik mülga olup bir vazife bulmak müşkül olduğu ve cephedeki kıtalara ve gideceklere kamilen Kres Paşanın kumanda edeceği ve acizlerine şimdilik 19. ve 20. fırkalardan ibaret iki fırka kaldığı bahis konusu edilmiştir. İki fırkanın bir ordu değil bir kolordu olabileceğini nazarı dikkati çekince Von Dommez bunu dahi tasdik etmişlerdir. Bir kolorduya kumanda etmekliğim teklif olunamayacağı kanaatinde bulunmuştum. -Bu

ROOSVELT'E MEKTUBU

Aziz Bay Cumhurbaşkanı, Son günlerde Bay Julien Briyan tarafından alınmış olan filmi seyretmekten duyduğunuz memnuniyeti bildiren 6 Nisan 1937 tarihli lütufkar mektubunuzu hakiki bir sevinç ile aldım. Mektubunuzda ahval ve şerait müsaade eder etmez birbirimize bir gün mülaki olacağımız ümidini de izhar buyuruyorsunuz. Samimi duygularınızdan ve Türkiye'de elde edilen terakki hakkında takdirkar telakkilerinizden dolayı size fevkalade müteşekkir olduğuma inanmanızı rica ederim. Bay Cumhurbaşkanı. Bu fırsattan istifade ederek Amerika Birleşik Devletleri hakkındaki hayranlığımı tekrar bildirmek isterim. Bilhassa ki bizim iki memleketimiz, umumi sulh ve insanlığın saadetini hedef tutan aynı ideali gütmektedirler. Size bir an evvel mülaki olmak benim de samimi arzum olduğundan harikulade işler yapmış olan sevimli ve kuvvetli şahsiyetinizi Türkiye'de selamlayabileceğim günü sabırsızlıkla intizar ediyorum. Samimi saygılar ve bilhassa temennilerimle. Vafakarınız K. Atatürk

LENİN'E MEKTUBU

1-Emperyalist Hükümetler aleyhine 26 Nisan 1920 harekatı ve bunların tahakküm ve esareti hakkında bulunan mazlum insanların kurtulması amacını güden Bolşevik Ruslarla işbirliği ve harekatı kabul ediyoruz. 2-Bolşevik kuvvetleri Gürcistan üzerine askeri harekat yapar veyahut takip edeceği siyaset ve göstereceği tesir ve nüfusla Gürcistan'ın da Bolşevik ittifakına dahil olmasını ve içlerindeki İngiliz kuvvetlerini çıkarmak üzere, bunlar aleyhine harekata başlamasını temin ederse Türkiye Hükümeti de emperyalist Ermeni Hükümeti üzerine askeri harekat icrasını ve Azerbaycan Hükümetini de Bolşevik devletler zümresine ithal etmeyi taahhüt eyler. 3-Evvela, milli topraklarımızı işgal altında bulunduran emperyalist kuvvetleri tart ve ileride emperyalizm aleyhine vuku bulacak müşterek mücadelemiz için dahili kuvvetlerimizi organize ettirmek üzere şimdilik ilk taksit olarak beş milyon altının ve kararlaştırılacak miktarda cephane vesaire harp vesaiti ve sıhhiye malzemesinin ve yalnız doğuda

MADAM CORİNNE'E MEKTUBU

28 Şubat 1913,Sofya "Aziz Corrine, Kaymakamlığa (yarbaylığa) terfiim münasebetiyle yolladığınız çok sevimli tebrikler beni çok derinden derine mütehassis etti ve bu vesile ile bana yazdığınız güzel sözler dosdoğru kalbimde yer aldı. Kendi kendime izah edemediğim sükutumun birkaç amilleri vardı. Son zamanlarda Sofya, Belgrad ve Petinya ateşemiliterliklerine tayinim üzerine son derece meşguldüm. Bana o kadar iş yükledi ki o iki şehre de gidemedim. Beni bilhassa Sofya ile ilgilendiren bazı meseleleri tetkik etmek lüzumunu duyuyorum. Bundan başka büyük meşgalelerimden biride, bana bir çok sıkıntı ve rahatlık veren bu otellerdeki hayatımdan kurtulmak için bir ev aramaktır. Nihayet mevsim ortasında burada bulunduğumuz için modern hayata ait vazifeler zamanımın büyük bir kısmını alıyor. İşte, maalesef beni sana uzun uzun yazmaktan men eden sebeplerden bazılarının hülasası bu. Birkaç kelimelik kartpostal yollamak, seni yalnız tatmin etmemekle kalmaz, aynı zamanda hayrete düşürürdü.

İKBAL GAZETESİNE MEKTUBU

Mustafa Kemal'in Bingazi'de bulunduğu dönemde Hanya'da çıkan İstikbal adındaki gazetede mektup yayınlanmıştır. 29 Ekim 1909 Bingazi Muazzez vatandaş; Bir müddetten beri Bingazi ahvali Bingazi memurininden bazısı hakkında gazetenize derceylemekte olduğunuz malumatın, pek basit nazar ve fikirli müstenit olduğuna şüphe edilemez. Gazetenizin böyle araz-ı şahsiye (kişisel garaz) ye müsteniden vaki olan ihbaratın vasıta-i neşr ü tamimi olması, Bingazide birçok erbab-ı hamiyetin yekdiğerine şüpheli nazarlarla bakmasını, tesis ve takviyesi selamet-i millet ve saadet-i namına elzem olan uhuvvet-i umumiyeye iras-ı halel edebilir. BÖLÜCÜLÜĞÜ DEĞİL BİRLİĞİ SAVUNUNUZ Efrad-ı millet beyninde nifakı değil, ittihat ve ittifakı temine, yekdiğerden ahz-ı intikam hissiyatını tevlide değil, devr-i istibdat ve zulmetin tadiğar-ı levsiyatı olan fena hislerin kalplerden tebidine medar olacak makalat-ı hakimane ve akılane dercine sa'yedilse gazetenizin şerefli teali eder, hizmeti müfit

BEHİÇ ERKİN'E GÖNDERİLEN MEKTUP

Aynı-ı Mansur Karargahından 30 Mart (1912) "İzzetli Beyefendi, günlük ciddi çalışmalarınız arasında elinize geçmek bahtiyarlığına erişeceğine ümit ettiğim işbu varakpare, Cebel-i Ahzar'ın hayatına ait hisleri aksettireceği için meşgalelerinizden birkaç dakika terk et-meye değer zannederim. Selanik'ten İstanbul ve oradan Akdeniz'i geçerek Mısır'a ve Mısır'dan da 700 küsur kilometrelik boş çölleri geçerek şimdiki mevkiimize gelişimiz öyle bir tarihtir ki ancak Selanik'in "paşa gıdası" ile anlatılabilir Buna muvaffakiyet şimdilik bir hayal ise de hakikat olması da uzak değildir. 19 Şubat Muharebesinde Nişancı Taburu Kumandanı iken Sedes civarında Pertev Beyin idare ettiği karşılıklı hareketimiz münasebetiyle zatı alinizi hatırladım. Muharebenin, manevramızın bazı safhalarıyla benzerliği vardır. Esasen 70 kişilik bir pusu kurulmuştu. İtalyanlar sabahleyin bu kuvvetle muharebeye tutuştu. Bizde taarruz fikri yoktu. Kuvvetlerimizin hepsi örtülü haz

KURTDERELİYE MEKTUBU

12 Kasım 1931 Salı Kurtdereli Mehmet Pehlivan, Seni, cihanda büyük ün almış bir Türk pehlivanı tanıdım. Parlak muvaffakiyetlerinin sırrını şu sözlerle izah ettiğini de öğrendim: "Ben her güreşte arkamda Türk Milletinin bulunduğunu ve millet şerefini düşünürüm." Ben, dediğini en az yaptıkların kadar beğendim. Onun için senin bu değerli sözünü, Türk sporcularına bir meslek düsturu olarak kaydediyorum. Bununla, senden ve sözlerinden ne kadar çok memnun olduğunu anlarsın. Gazi M. Kemal 

SABİHA GÖKÇEN'E MEKTUBU

Ankara 29.6.1929 Sabiha'ya Sanatoryumdan mektubu da aldım. Oradaki hayat ve bakımdan hoşnut olduğundan ve doktorların tavsiyelerini çok itina ile takip ettiğinden pek memnun oldum. Aldığımız raporlardan anladığımıza göre esasen hastalığın o kadar mühim değildir. Sıhhat ve rahatına bildiğin gibi itinada devam edersen az zamanda tamamıyla iyileşeceğin şüphesizdir. Vücudunda her gün topluluğa doğru olacağına şüphe olmayan değişikliği anlamak üzere ara sıra kilonu bildirmekle beraber fotoğraflarını da gönder. Gözlerinden öperim. Gazi M. Kemal *** Dolmabahçe15.8.1929 Kızım Sabiha'ya, Sıhhatiniz hakkındaki mektubuna memnun oldum. "Zemering"ten istifade etmeni temenni ederim. Gözlerinden öperim. Gazi M. Kemal 

AFET İNAN'A MEKTUBU

Saravona yatı 14.6.1938 Afet, H. R. Soyak ile, benden mektup beklediğini bildirmiştin. Arzun her gün hatırımdadır. Şifahen Celal'e (Üner) telefonla bildirmek üzere söylemekteyim. Ancak henüz kendim bir şey tespit edemedim. Vazifem şudur: Bence doktorların yanlış görüş ve hükümleri sebebiyle hastalık durmamış, ilerlemiştir. Vakitsiz ayağa kalkmak, yürümek hususiyetiyle burunda yapılan atuşman üzerine gelen kusma neticesi, yapılan istirahatleri hiçe indirmiştir. İstanbul'a gelince, Hükümet reyimi almaya lüzum görmeksizin Fissenger'yi getirtti. Yeniden tetkik, muayene yapıldık. Karaciğeri eski halinden farksız ve karnı birkaç kiloluk birikmiş su ve gaz dolayısıyla şişkin ve defigüre bir halde buldular. Şimdilik Temmuz on beşe kadar yeni tiretman ve yeni rejim altında repo apsolüyü (Kesin istirahati) zaruri buldular. Bunun esası da yatak ve şezlong istirahatidir. Bu müddet sonunda Fissenger tekrar gelecektir. Umumi ahvalim iyidir. Tamamen iadeli afiyet ümit ve va'di ku

MİRALAY FAHRETTİN (ALTAY) BEY'E MEKTUBU

Sivas 8 Aralık 1919 Muhterem kardeşim, Şemsettin Beyden sonra Hüseyin Beyin de Sivas'a gönderilmesi suretiyle kardeşlik bağlarını kuvvetlendirmek hususunda ishar buyurulan samimiyete teşekkürlerimi arz eylerim, Şemseddin Bey son günlerin geciktirdiği müzakere ve kararlar hakkında siz biraderlerine malümat arz eylemiştir. Hüseyin Beyde Suriye ve Ermenistan Fevkalade Komiseri iken İstanbul yolu ile Paris sulh konferansına giden François George Piqueau'nun Heyet-i Temsiliye'ye katılmak üzere Sivas'a gelmesindeki sebebi izah edecektir. Bu buluşmaya ait bir hülasa şifre ile takdim edildiği gibi bir sureti de Hüseyin Beyle takdim edilmiştir. İtalya'nın İstanbul Fevkalade Komiseri Mösyö Malis evvelce bazı mütalaalarını mektupla bildirdiği gibi bu defa da Sivas'a hususi bir memur göndererek iki taraf için bir anlaşma zemini araştırmaya başlamıştır. İngilizlerin Erzurum Kars havalisindeyken tanıştığımız ve sonradan Harbiye Nazırlarının daveti üzerine Londra'ya