MUSTAFA KEMAL'İN MADAME TITIINA'YA VERDİĞİ MÜLÂKAT

Bu dinç, mümtaz, centilmen ve 1919 senesinden beri muhabbet-ı umumiyeyi (genel sevgiyi) kazanmış olan şahsiyet ile karşı karşıya bulunuyorduk. Müşarünileyhten kıymettar dakikalarını izaa (ziyan) etmemek üzere, derhal mülâkatın mevzuuna girişmekliğim için müsaadesini talep ettim ve dedim ki:
 
- Reisicumhur Hazretleri, Meclisi millîde memleketim için o samimî beyanatta bulunduğunuz zaman
Ankara'ya vasıl olmuştum...
 
Daha ben cümleyi bitirmeye vakit bulamadan Paşa sözlerimi keserek:
 
''- Bu hususta daha sarih ve vâzıh (açık ve açıklayıcı) olmak istiyorum. Karilerinize (okurlarınıza) söyleyiniz ki, Türkiye ile Fransa'nın arasındaki münasebatın muhabbet ve meveddetle (sevgi ile) meşbu (dolu) olmuş bulunması, hissî bir muhabbet ve teveccühten ve iki milletin zevk-i selimindeki iştirâkten neşet ediyor (yayılıyor). Türkiye kendini idrak ettiği ve anladığı bu günlerde bu eski muhabbet ve meveddete (sevgi ve sevgi göstermeye) bir yenisi munzam oluyor (ekleniyor). Bu meveddet, şahsen daha sıkı bir hale sokmak istediğim iki Cumhuriyet arasındaki münasebat-ı dostaneyi (dostça ilişkileri) daha ziyade takviye edecektir.
 
- Filhakika bu münasebat, gazetelerin Fransa'ya yapacağınızı yazdıkları seyahatle sıkı bir şekle inkılâp edecektir.
 
''- Fransa'ya seyahatim mi? Filhakika Mösyö Mojen ile görüştüm ve Türk toprağından dışarıya ayak attığım zaman en evvel Fransa'yı ziyaret edeceğimi vâdettim. Arzum'da 15 sene evvel tanımış olduğum memleketinizi ziyaret etmek merkezindedir. Memleketinizi memnuniyetle tekrar göreceğim.''
 
- Ne vakit?
 
''- Bunu tayine imkân yok. Elyevm (önce), muhtac-ı hal (çözümü gereken) birçok meseleler vardır. Herşey ahval ve vaziyete tâbidir. Betaetle terâkki etmekte bulunduğumuz serzenişinin bize atfedildiğini işitmişsinizdir. Fakat genç Türkiye Cumhuriyeti'nin bir sene evvel doğmuş bulunduğunu ve daha bidayette (başlangıçta) her şeyi muhtac-ı ıslah ve tanzim bir memleket dahilinde muazzam bir iş karşısında bulunduğunu unutuyorlar.
 
- Sizin ve hükümetinizin tamamen ahrarane (özgürce) olan efkârı Fransa'da malûm olmakla beraber hilâfetin ilgası (kaldırılmış) bir nebze hayreti mucip olmuştur.
 
''- Bu, mükerren bana irad edilmiş olan bir sualdir. Ben bu suale daima aynı saffet (temiz duygular) ve samimiyetle cevap vereceğim. Hilâfet, zamanımızda artık yeri olmayan mazinin bir efsanesinden ibarettir. Tunuslular, Mısırlılar, Hintliler ve diğer Müslümanlar İngiliz ve Fransız hâkimiyeti altında bulunuyorlar. Yeni bir halife yakında Kahire'de tayin olunacaktır.
 
Her halde Türkiye dinî mazisinden kemal-i sarahat (bütün açıklıkla) ve kat'iyetle kat'ı alâka (ilgisini kesmiş) etmiş ve her nevi müşkülØttan azade olarak tarik-i terakkide (ilerleme yolunda) yürüyor.''
 
(İkdam'dan: 30 T. sani (Kasım) 1924)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ATATÜRK'ÜN AMERİKALI KADIN GAZETECİ GLADİS BAKER'E VERDİĞİ MÜLÂKAT

Atatürk’ün Samsun’daki Evi

MADAM CORİNNE'E MEKTUBU